ŞEHİD SALİM FİDANCİ'NİN HAYATI - Hüseyni Gölge İslami Bilgilerin ve İlahi ve Video Merkezi

Haberler

Home Top Ad

Post Top Ad

4 Ekim 2021 Pazartesi

ŞEHİD SALİM FİDANCİ'NİN HAYATI

 Adı Soyadı: Salim Fidancı

Doğum yeri ve tarihi: Silvan–Susa Köyü / 1966
Şahadet yeri ve tarihi: 03 Nisan 1992
Şahadet Şekli: PKK’lılar tarafından…

Salim 1966 yılında Silvan (Farqin)’ın Yolaç (Susa) Köyü’nde dünyaya geldi.


Babası, tütün ticareti yaptığından, büyük abisi de okul okuduğundan dolayı evin tüm işleri Salim ve diğer abisinin omuzuna yüklenmişti.

Okumaya çok meraklı olmasına rağmen ev işlerinden dolayı okul okuyamamıştı. Salim, okuma ve araştırma aşk ve azmi içerisindeyken, bazı Hizbullahi gençlerle tanışır. Bu gençlerin kendisine getirmiş oldukları kitapları çantasından eksik etmez, hayvanlarını otlattığı saatlerde bile bunları okurdu.

Okuduğu İslami kitaplar sayesinde İslami bir birikime kavuşan Salim, köy gençleriyle ilgilenmeye ve onlara sohbetler yanında siyer kitabından ders yapmaya başlamıştı. Okuduklarını hayatında yaşamaya çalışan abid bir insandı. Gece namazlarına kalkıyor ve mümkün mertebe namazlarını camide cemaatle kılmaya gayret ediyordu.

Dünya kamuoyunu da takip ediyordu. Zaman zaman İran İslam İnkılabı Radyosuna makale türünden yazılar gönderiyor ve bunların bir kısmı radyoda okunuyordu. Bu radyo ile birlikte Kahire ve Şam Radyolarının Türkçe bölümlerini kaçırmazdı.

Köydeki çalışmalarına gün be gün daha bilinçli bir şekilde devam ediyordu. Bu çalışmalar neticesinde köyün birçok genci Salim’in çalışmalarına katılıp davayı tanıma şerefine nail oldular.

Salim 1986 yılında askerliğini yapmak için Ankara’ya gitti. Isparta’da askerlik görevini tamamlayarak köyüne döndü. Silvan’da başka bir Müslümanla ortaklaşa bir bakkal dükkânı açtı. Artık günlük olarak köyden Silvan’a gidip geliyordu. Zamanla şehirde tanıştığı bazı Müslümanları köye misafir olarak götürüp hem köydeki arkadaşlarıyla tanıştırıyor hem de onlara sohbet etme imkânını oluşturuyordu. Bakkaliye işi randıman vermeyince dükkânı kapatıp İstanbul’a çalışmaya gitti. İstanbul’da farklı işlerde çalıştı. Çalıştığı şirketin Urfa’da iş alması üzerine bazı arkadaşlarıyla birlikte Urfa’ya gitti. Burada da Salim dava hizmetine devam etti. Burada yaşadığı bazı problemlerden dolayı tekrar İstanbul’a gitti ve farklı işlerde çalışmaya devam etti. Bir ara memleketi Silvan’a dönüp seyyar bir büfede ekmek arası dürüm işi yaptı.

Bu arada bölgede devlet ile PKK arasında olaylar gittikçe hız kazandı. Bölge ateş topu haline gelmişti adeta. Boykotlar, kepenk indirmeler sık sık yaşanmaya başlanmıştı. Cemaat, devlet aleyhine yapılan eylemleri kırmak istememiş, ilk dönemlerde PKK’nin boykot ve kepenk indirme eylemlerinde kendisi de işyerlerinin kepenklerini indirtmiştir. Oysa mülhid örgüt, Cemaatin tüm bu iyi niyetli çabalarını istismar edip baskı uygulamaya, Cemaati sindirmek için silahlı eylemler yapmaya başladı. Cemaat de karşı duruş sergileyip nefsi müdafaaya girişti. Bu olaylarda Salim de izzetli bir duruş sergilemiş ve üzerine düşen fedakârlıktan kaçınmamıştır.

Bir süre sonra Silvan’da en sevdiği arkadaşlarından biri olan Hacı Biçer şehid edilmişti. Böyle değerli bir arkadaşının şehid edilmesi Salim’i derinden üzmüş, mücadele azmini daha da arttırmıştı.

Salim, Ramazan Ay’ı boyunca müdavimi olduğu Selahaddin–i Eyyubi Camisi’ne bayram arefesinde de gider. İkindi namazını müteakiben camide Kur’an mukabelesine katılıp hatmini teslim ettikten sonra eve doğru yola çıkar. O esnada silah sesleri gelmeye başlar. O gün Silvan çok karışmıştı. Salim, evlerinin civarında bazı olaylar olduğunu anlar. Eve gittikten bir süre sonra cemaatsel bir görev için başka bir yere uğraması gerekiyordu. O esnada dışarıya çıkmanın çok tehlikeli olduğunu bildiği halde cemaatsel görevini ihmal etmemek adına evden ayrılır. Evinden fazla uzaklaşmamıştı ki, kalabalık bir PKK grubunun saldırısına uğrar. Salim boylu poslu birisiydi. Onlara bir süre mukavemet ettikten sonra aldığı birçok bıçak, sopa ve mermi yaralarıyla yere yığılır. Çevredeki esnaflar yaralı olan Salim’i hastaneye kaldırırlar. Hastanede nöbetçi olan PKK’li doktor gerekli müdahaleyi yapmayıp onu Diyarbakır’a havale eder. Salim, Diyarbakır’a varmadan ruhunu Rabbine teslim eder ve şehidler kervanına katılır.

Şehid olacağı günün sabahı uykudan uyanırken, gördüğü rüyayı hanımına şöyle anlatır: “Bu gece rüyamda bir havuzun başında Muhammed Ata ve Hacı Biçer’le oturuyorduk. Ben ikisinin arasındaydım. İkisi avuçları ile o havuzdan bana su içiriyorlardı…”

Salim 3 Nisan 1992’de 26 yaşında Ramazan Bayramının arefesinde oruçlu bir halde şehid olup Rabbine kavuştu. Şehid Salim’in yürek yakan şehadeti tüm dava arkadaşlarını yasa boğmuş, taziyesine yerli–yabancı binlerce dava arkadaşı akın etmişti.

Salim, çok güzel bir ahlaka sahipti. Onu gören herkes kendisine hayran kalırdı. Çok mütevazı idi, tevazuu her hareketine yansımıştı. İhlâsta ve takvada bir örnekti. Çok fedakâr ve çok cömertti. Bütün malını dava yolunda harcasaydı gözüne gelmezdi. Yaptığı her işi ihlasla yapardı. Mütevazi olmasına rağmen çok heybetli bir yürüyüşü vardı. Heybetiyle İslam düşmanlarının kalplerine korku salardı. Yüzünden tebessüm eksilmezdi.

Onun en belirgin özelliği ihlası ve sadakatiydi. Kendisi davayı çok iyi özümsemiş biriydi. Bir çocuk dahi ona sorumlu olsaydı, büyük bir insana yaptığı itaati, ona da aynen yapardı. Bütün arkadaşları gibi hep şehadetten bahseder ve şehadeti arzulardı. Susa Şehidliğinin ilk üyesidir Salim.

Yarabbi! Susa gülistanında huzurla yatan şehidlerimizin şehadetlerini kabul et, kabirlerini nurlandırarak cennet bahçelerine tebdil et. Onların akan kanlarını, yolumuzda nur ve bereket kaynağı kıl, bizleri şefaatlerinden mahrum etme…




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Post Bottom Ad